HANHANA'NIN ÖYKÜSÜ

Bir yerleşim alanı efsaneleri, tarihi dokusu, turistik yerleri, yemeği, giyimi / kuşamı, türküsü, manisi, halayı, bağ bozumu, düğünü, bayramı, coğrafi yapısı, halısı, kilimi, hanı, hamamı, köprüsü, camisi, şairleri ve yazarlarıyla anılır. O yerleşim yeri yine elbette beşeri ilişkileri, yönetim yapısı, sosyolojik özelliği, geçim kaynaklarıyla da hafızalarda yer edinir. Sivil toplum kuruluşları da önemli bir etkendir esas olarak bir yerleşim yerinin tarihteki yerini almasında.

 

Eğitim seviyesi, göç, üretim / tüketim ilişkisi, ulaşım koşulları o yerleşim yerinin gelişip kalkınmasına büyük oranda katkı verirler. Yukarıda sıraladığımız unsurlara “Kalecik” özelinden göz attığımızda birçok ilkle karşılarız. Önemli olan bu ilkleri bulup gün yüzüne çıkarmak, gün yüzüne çıkan değerleri korumak, geliştirmek ve hatta kırıp dökmeden, aslına uygun olarak yani, gelecek nesillere aktarmak; düşünen, aidiyet ve mensubiyet duygusu taşıyan, “Biz bu dünyayı atalarımızdan miras değil, torunlarımızdan ödünç aldık.” diyebilen, sorumluluk sahibi her bireyin en asli görevidir de aslında…

 

İşte biz de bu realiteden yola çıkarak “Kalecik” üzerine biraz daha yoğunlaşalım istedik.

Yapılan beyin fırtınaları sonucunda gördük ki “Kalecik bir derin deniz.” Ve “Biz, hepimiz birer memleket neferiyiz.”  Yoğunlaşmalar sonunda duygular, düşünceler, eleştiriler, öneriler bir araya geldi. Böylece yüreklerimizdeki heyecan bambaşka bir sinerjiye dönüştü. İşte bu beyin fırtınaları epeydir üzerinde çalıştığımız kültürel mirasımızın kalıcı bir eserin sayfalarına yansıması sonucunu çıkardı ortaya. Ve bu eser dergi olsun istedik. Neden mi, çünkü dergi kalıcıdır, kütüphanelerdeki / kitaplıklardaki yerini daha kolay alır, ciltler halinde daha kolay saklanabilir bir türdür de o yüzden.

 

Nasıl bir dergi, içinde Kalecik olan, içinde Kalecikli olan, kıvrıla, kıvrıla akan Kızılırmak'a yakışır, kalemiz kadar başı dik/vakur, insanımız kadar yiğit, yemeklerimiz.kadar lezzetli, türkülerimiz kadar duygu dolu bir dergi.

 

Nasıl bir oluşum, Kalecik'te veya Kalecik dışında yayımlanan hiçbir gazeteye, sanal ortama ya da bir başka çalışmaya alternatif olma niyetinde olmayan, herkesin Kalecik ve kültürü adına kendi mecrasında emin adımlarla ilerleyeceği, kardeş yapılarla ileri derecede kardeşlik duygularının gelişmesine her fırsatta yardımcı ve destek olacak kocaman bir yapı. İşe isimle başladık.

 

Bir sürü öneri geldi bu konuda. “Pekmez” herkesin ilgisini, dikkatini çekti. Tatlı oluşu, enerjisi yüksek bir besin özelliği taşıması, dünyaca ünlü Kalecik Karası'nı çağrıştırması, sofralarımızın başköşesini süslüyor olması önemliydi hepimiz için. Dilimbayırı, Kırkkız, Eküren; Kalecik'te önemsenen mevkiler olduğu için tartışma konusu yapıldı. Hazırlık çalışmaları yürüten kurul “Bu isimlerin birini seçersek öteki küser.” diye düşünmüş olmalı ki yeni isim arayışları ilk üç toplantının en önemli konusu oldu. “Omaç” önerilen isimler arasındaydı. Bir ara “Kale”, “gözünü daldan budaktan esirgemeden sözünü söyler” manasında “Kale(der)” konuşuldu. Cazip de geldi Kale(der) doğrusu. Ancak, “Akıl akıldan üstündür!” prensibinin doğal sonucu olarak yeni teklifler akmaya devam edince “Maşrak”, “Meşran” isimleri dolaştı dilimize. Kalecik Kalesi'nin ilk adı olan “Meşran” hem tarihi dokumuzu yansıtması hem de merak uyandırması anlamında ibreyi kendine doğru çevirmeyi başardı.

 

‘’Meşran kale…”

 

İsim konusunda oldukça titizlenen kurul “Meşran ismini rezervinde tutarak yeni arayışlara yöneldi. Esas olarak her karış toprağında onlarca zenginliği barındıran “Kalecik” ile ilgili çıkarılacak bir dergi için isim tercihi yapmak bizi çok zorluyordu.  Hani diyor ya Orhan Veli ‘’Öyle bir zamanda gel ki, vaz geçmek mümkün olmasın.’’ Hepimizi derinden sarsan ''Hanhana''da öyle bir zamanda geldi gündeme doğrusu. Kurul çarpıldı adeta.

 

Yerine yakışmıştı. Derin bir ‘’ Oh’’ çektik hep birlikte. Anlamını aşağıda daha ayrıntılı göreceğimiz Hanhana önerilen diğer isimlerin hepsinin pabucunu dama atmış, oku yaydan fırlatmayı başarmıştı artık. İlk kararımızdı bu bizim. O andan sonra dergi demeyi bırakıp Hanhana demeye kavilleştik. Hanhana diye başlayan her cümle bizi birbirimize biraz daha yaklaştırdı. Uçurtmalarıyla gökyüzünü fetheden çocuklar gibi gurur duyduk. Neşelendik.

Ve dedik ki hep bir ağızdan, “Yolun açık, ömrün uzun olsun Hanhana. Şekillenen her sayfan Şükrü Efendi’nin Konağı’nı selamlasın. Seni okuyanlar kalenin burcundan savursun vatan, millet, bayrak sevgisini. Sana dokunanların işini, gücünü rast getirsin Yüce Mevlam. Sohbetine oturanların yüreği dert, keder görmesin.” Nedir, o zaman seni, beni, bizi, hepimizi sarıp sarmalayacak, Hanhana nedir, ne demektir Hanhana?

 

Hanhana; Terme ve İnandıktepe höyüklerinin bulunduğu ve Hitit dönemine ait kutsal şehrin adıdır.

 

‘'Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'' ve ''Ankara Turizmi, Eski Eserleri ve Müzeleri Sevenleri’’ adına, Tahsin Özgüç başkanlığındaki heyet tarafından 1966 ve 1967 yıllarında yapılmış olan İnandıktepe ve Terme Höyük kazıları, eski Önasya tarihinin aydınlanmasında özellikle Kalecik-Çankırı çevresi hakkında beklenmedik bilgileri bize aktarır. Kazı çalışmalarına dönemin Kalecik Kaymakamı Sayın Semih Şansoy önemli destek verir. (1)

 

Haritada İnandıktepe, doğusundaki Alacahöyük ile aynı hizadadır. Boğazköy'ün 115 Km. batısındadır. Delice Nehri-Kızılırmak vadileri, birinden ötekine Boğazköy'den İnandıktepe'ye ulaşımı kolaylaştırmıştır. İnandıktepe Ankara-Çankırı yolu üstünde (kuzey istikametinde, yolun solunda) 109.Km'de İnandık köyünün yanında ve Tüney köyünün 2 Km. kuzeyinde, Kalecik'e 35 km. mesafededir. Eski bir kilisenin yeri olmasından dolayı buraya ''Aia Vasil'' de denmektedir. İnandıktepe, kuzeydeki ''Büyükhacıbey'' köyünden gelen ''Hacıbey Deresi'' ile Terme Çayının birleştiği yerde ve ''Eldivan Dağı''nın Terme Çayına bakan sekilerinden biridir. İnandıktepe, Terme Çayının iki yanındaki geniş ve bereketli ovaya ve önünden geçen eski yola hâkim bir tepedir. İnandıktepe ile çağdaş dönemde iskân edilen ''Terme Höyük''de yaşamış insanlar, büyük mabetlerini dolunca vadideki şehrin, tabi yola hâkim, ziyaret edilmesi kolay, tesirli ve gösterişli bir yere ''İnandıktepe''ye inşa etmişlerdir.(2)

 

Terme Höyük ve Eski Hitit dönemine ait mabetin bulunduğu İnandıktepe kazılarında; kabartmalı ve resimli vazolar, pişmiş toprak boğa heykelleri ve seramik buluntuları ile Hitit sanatına önemli katkıda bulunmuştur.(3)

 

Gaga ağızlı, yuvarlak ağızlı, yonca ağızlı, boğa başlı, şişe biçimli testiler, mataralar, sepet kulplu çaydanlıklar, kantaroslar, çift gövdeli tek boyunlu kaplar, vazolar, maşrapalar, tencereler, pişmiş toprak sunaklar / buhurdanlıklar ve meyvelikler, çift kulplu iri vazolar, çift kulplu çömlekler, küpler ve kabartma ve boya ile nakışlı 4 kulplu büyük vazolar çıkartılan eserlerdendir. Bundan başka, tunç, taş ve kemik eserlerde azda olsa bulunmuştur. Damga mühürler, tunç iğneler, bıçaklar, ok ucu kargı ucu, kemik kaplama levhası, üçayaklı taş kap, pişmiş topraktan dişli kaide de bulunan eserlerdendir.(4)


Ayrıca İnandıktepe, Hitit Çağı'nda Hanhana ile özdeşleştirilmiştir.(5) Hanhana önemli bir kült (kutsal) şehridir.  Muhadelere (anlaşmalara) göre Hitit Kralının Kult (Kutsal) gezilerinde, Fırtına Tanrısının bulunduğu Hanhana, orta Hitit Çağının en büyük şehrinden biridir. (6)


Bu şehirler; Hattusa, Sapinuwa, Tapika, Hanhana, Sarisa, Nesa, Anzilya, Karkamis, Alalah olmak üzere dokuz tanedir.(7) Sedat Alp'e göre Hanhana şehrinin yöneticisi olan Tutulla'nın ve görev yaptığı şehir İnandıktepe' dir. Yani İnandıktepe Hanhana' dır. (8)

 

Hanhana eski Hitit çağında önemli bir idare merkezi ve Bağış belgelerinin yazıldığı yerdir. Kuzeyde Çankırı, güneyde Kalecik kaleleri daha geç çağlarda çok önemli birer strateji merkezi olmuşlar ve hem eski Ankara - Çankırı - Kastamonu yolunu, hem de bereketli Terme ve Acıçay vadisini ve bu bölgede Kızılırmak' ın sol/batı yakasını kontrolleri altındatutmuşlardır. Ancak İnandıktepe ve Terme Höyük İmparatorluk çağında terk edilmişlerdir. (9)

 

Gördünüz değil mi, Hanhana okurları?

 

İşte biz illa Kalecik derken, illa Kalecik değerleri derken hareket noktamız tarihi geçmişimiz, kültürel zenginliğimizdi. Kendimize güvenimiz de biraz buradan geliyordu. İsim üzerine yaptığımız tartışmalar konusunda sanırım haksız da değildik. Çünkü adım attığımız her nokta tarihti, tarihi uygarlıklardı, yazılı veya sözel anlamda kültürel mirastı. Her neyse, hayırlı uğurlu olsun Hanhana diyor, sözü şöyle tamamlamak istiyoruz.

 

Şiirler, türküler, kutsal kelamlar 

Sevgiye dönüşür sıcak ilhamlar 

Zengin kadrosuyla ayağa kalkan 

Hanhana'mız Kalecik'i selamlar Sorunlar çözülür birlik olunca 

Gönül coşar sevdiğini bulunca 

Kalecik'e hizmet için yaşayan 

Hanhana'nın sayfaları dolunca 

  *Yusuf İPEKLİ, Hançılı Köyü, öğretmen;

(ipekli65@gmail.com) ** Seyit YURTTAŞ, Şemsettin Köyü, mimar;

(seyityurtas65@hotmail.com)


Kaynakça: (1) Tahsin Özgüç – İnandıktepe - Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi - s.xıx,

(2) Tahsin Özgüç – İnandıktepe - Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi - s. xx, s.xxı,

(3) Özlem Sir Gavaz – Hitit Krallarının Kült Gezileri ve Tanrılar İçin Düzenledikleri Merasimler - s.23

(4) Tahsin Özgüç – İnandıktepe - Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi -s.9, s.10, s.11, s.12, s.13, s.14, s.15, s.1 

(5) Özlem Sir Gavaz – Hitit Krallarının Kült Gezileri ve Tanrılar İçin Düzenledikleri Merasimler -  s.24 

(6) Sedat Alp - Hitit Kenti Hanhana' nın Yeri- Belleten cilt XLI Ekim- 1977 Sayı:164- s.649-s.650

(7) Yener Duran – Hiti Dönemi Anadolu Coğrafyasının İncelenmesinde Yeni Bir Yaklaşım- s.46

(8) Sedat Alp - Hitit Kenti Hanhana' nın Yeri - Belleten Cilt XLI Ekim 1977 - Sayı:164- s.651

(9) Tahsin Özgüç – İnandıktepe - Eski Hitit Çağında Önemli Bir Kült Merkezi - s.47 HANHANA, KÖKLÜ BİR ANKARA İLÇESİNİN KÜLTÜR DERGİSİ

Yorumlar