KALECİK TARİHI BİNALARI

 Tabakhane Mahallesi'nde,Tabakhane Camii'nin 200 metre kadar kuzeyinde ve bahçelerin içinde  yapılan ve bugün fazla harap olmayan konakta (evde), Hacı Sunal Ailesi oturmakta, ailenin adına izafeten de buraya halk arasında "Devranların Konağı" veya "Kara Mustafaların Konak" denilmektedir.      

Rahmetli Hacı Sunal 'ın 1978 yılında verdiği bilgilere göre; konağı, 1882-1883 yıllarında Devranlardan Kara Mustafa Ağa, Ermeni ustalardan Ovenüs Hoca, ünlük Usta ve Kevük Usta'ya yaptırmıştır. Bu ustalar Tabakhane Camii'ni, Hükümet Binası'nı ve Askerlik Şube Binalarını da yapmışlardır. Hacı Sunal'ın dayısı olan Kara Mustafa Ağa, açlı geçen diğer yapıların da inşaasında maddi manevi destek sağlamıştır. Bu ev, İstiklal Harbi sırasında, askeri bir depo ve kışla vazifesi görmüştür. Konağın planı, aynen Ankara - Ulucanlar Şükrüye Mahallesi'ndeki "Armutçuoğlu Konağı" planının bir tekrarıdır. Çünkü Kara Mustafa Ağa, ustalardan, bunun gibi bir konak yapmalarını istemiştir. Armutçuoğlu Konağı bugün yerinde yoktur

Giriş katıyla birlikte üç kat olan yapının girişi, ahır, samanlık veya depo olarak kullanılmaktadır. Asma katta tuvalet ve servis odaları, üst katta ise konak sahibinin oturduğu odalar, salon ve mutfak bulunmaktadır

Bu ana çizgileriyle Devranların Konağı, tamamen eski Ankara evlerinin planlarını yansıtır.  Sedat Hakkı Eldem 'in yaptığı "Türk Evleri

 Plan Tipleri Tasnifi" ne göre bu ev, "Bir Yüzlü İç Sofalı Plan Tipi" ne girmektedir  Fakat gene aynı tasnif içerisinde yer alan ve "Üç Tarafı Odalı Dış Sofalı" tip olarak adlandırılan  plan tipiyle de yakından bir benzerliği vardır. Zaten bu iki ideal plan tipi arasındaki benzerliği Sedat Hakkı Eldem de belirtmiştir .

Duraklama Devri'nden sonra Anadolu'da "ayan" denilen kişiler oluşuyor ve önem kazanıyorlar. Bunlar yerleştikleri yerlerde konaklar yaptırıyorlar. Bu konakların planları; alt kısımda depo, giriş katında servis odaları, üst katta ise konak sahibinin oturduğu oda ve salonlar bulunuyor  ki, Devranların Konağı da aynı plan görünüşüne sahiptir.Ancak bu konağı yaptıran "ayan" değil, Kalecik eşrafından bir kişidir.  

 Eski Ankara Evleri'nin bir özelliği olan ve üst katta genişlik sağlamak amacıyla yapılan "cumba" çıkıntısı  burada yoktur. 'Çünkü bu ev tamamen boş bir alana, bir bahçenin ortasına yapılmıştır. Herhangi bir sokakta veya yol kenarında değildir. Kagir bir yapı olan evin temel duvarı, toprak seviyesinden bir metre kadar moloz ve kesme taşla, üzeri ise üst kata kadar kerpiç ile örülüdür. Bu kerpiç ve ta§ duvarların yer yer ağaç kuşak ve hatıllarla çatkılandığı görülür. Üst kat duvarlarında ise, tuğla ve ahşap birlikte kullanılmıştır. Ağaç çatkılı "hımış" denilen tarzdaki duvarlarda, ağaçların araları, düzenli olarak konulan tuğlalarla doldurulmuştur. Bu tuğlalar ince ve  yassıdırlar. Ahşap malzeme taş, tuğla ve kerpiç aralarında kullanıldığı gibi kapı, pencere, dolap, balkon ve tavanların da ana malzemesi olmuştur. Hımış tarzlı ev mimarisi, bilhassa Ege ve Karadeniz Bölgelerinde görüldüğü gibi, Orta Anadolu'nun kuzeyinde de bilinir ve kullanılır. Bu tür evlerde genellikle üst katta çıkma yapılır. Bu çıkmanın (balkonun) asıl görevi, mimari güç sağlamaktır.Bunun yanı sıra, evlerde dışarıya açılma ve üst kat mekanının genişletilmesi ve rahatlatılması amacı da vardır.   Konağa güneydeki çift kanatlı, az süslemeli esas kapısından  başka, kuzeyde üst katta ki mutfak penceresinin sonradan kapı haline getirilmesiyle, bir giriş daha eklenmiştir. Bu sonradan yapılan ve basit bir merdivenle çıkılan giriş kapısı, Aile'nin verdiği bilgiye göre, İstiklal Savaşı'nda yapılan düzenleme ve tamiratta konulmuştur ve bugün de kullanılmaktadır.   Alt ve asma katın ışıklandırılmasına önem verilmediği halde, üst katın aydınlığı önemli tutulmuş ve her cephede sağlanan, aynı boyutta ki dikdörtgen ahşap pencerelerle aydınlık sağlanmıştır. Üst kata içeriden, ahşap asma merdivenle çıkılır. Trabzanlı merdivenin kaidesi kesme taştandır ve birkaç basamak sonra ahşap basamaklara geçilir. Kenarlarına tornada yapılmış ve yuvarlak şekilli olan parmaklıklar yerleştirilmiştir. Merdiven, üstteki esas katın salonuna açılmaktadır. Salonun etrafındaki odalar genişçe yapılmış olup, ahşap tavanla örtülüdürler. Odalarda ve mutfakta duvara gömülü ahşap dolaplar bulunur. Salonda, girişin solundaki duvarda, kapı Yüksekliğinde bir taş blok vardır. Bu taş blok, lavabo görevi yapan bir tür çeşmedir. Bugün kullanılmayan bu taş çeşmenin, Savaş sırasında, evin kışlaya çevrilmesiyle buraya konulduğu söylenebilir. Konağın alt ve üst kat salon ve mutfak tabanlarına, düzgün bir biçimde, kare tuğla plaklar döşenmiştir. Yalnız servis odalarının ve üst kat odalarının tabanları ahşaptır. Ahşap kirişlerin üzerleri tahtalarla örtüldükten sonra, çamur harç konulmuş ve bu harcın üzerine de tuğla plaklar döşenmiştir. Tamamen ahşap olan tavanların yüz kaplamaları, özel olarak hazırlanmış çıta ve tahta parçalarıyla yapılmıştır. Köşe ve kenarlar, pervazlarla çevrilidir. Eski Ankara Evleri'nin önemli bir özelliği olan ve "göbek" denilen süslü kısım, Devranların Konağı'nda sadece salon tavanının ortasında yer almaktadır. Çok kenarlı (onikigen) göbek kısmı, tavan yüzeyinden hafifçe taşkın bir biçimde olup, çıtaların simetrik düzenlenmesinden başka herhangi bir süsleme özelliği yoktur. Göbeği meydana getiren çıtalar, tamamen tornadan çıkmış izlenimi verirler. Bu göbek, ayrıca bir dikdörtgen içine alınmıştır  

Ev'in güney cephesine ve ana giriş kapısının tam üzerine yapılan balkan, üst kat sofasının devamı halindedir ve yapıya başlı başına bir güzellik katmaktadır. Karşılıkla iki eli böğründe üzerine gelen bindirmelikler, çatı saçaklarında olduğu gibi, tahtalarla kaplanmıştır. Eli böğründeler de aynı biçimde kaplanmış olup, bu kaplamada kullanılan ince çıtalarla bir "S" veya "C" kıvrımı meydana getirilmiş, ortadaki dilimlerin dış yüzeylerine de güneş motifli birer yuvarlak rozet konulmuştur. Balkonun üç tarafını da çeviren, ince ve uzun demir çubuklu korkuluk dikkati çeker. İki yan korkuluğun üzerinde, balkan yüksekliğinin yarısına kadar yükselen, tahta kafesler vardır. Bu türden kafeslerin, evin pencerelerinde de kullanıldığı, kalıntılardan anlaşılmaktadır.

Üçgen alınlıklı balkon tavanının ortasında, çokgen bir göbek yapılmış, her iki yanına da eşkenar dörtgen biçimli iki pano yerleştirilmiştir. Bu her üç unsur, dikdörtgen bir çerçeve ile kuşatılmıştır. Salondan balkana açılan çift kanatlı kapının üzeri yuvarlak kemerlidir ve kapı alınlığı, üç dilimli pencere ile doldurulmuştur. Bu pencerelerin camları renklidir. Vitray da diyebileceğimiz bu renkli camların diğer pencerelerde de kullanıldığı, buradaki kalıntıdan anlaşılmaktadır. Balkan kapısının sağında ve solunda, salonu aydınlatan iki büyük dikdörtgen pencere daha açılmıştır. Bunlar gibi, Konağın diğer cephelerindeki ahşap pencereler de, birbirleriyle aynı boyutlarda ve her biri üçgen alınlıklı, tahta kafesli pencerelerdir.      

Devranların Konağı'ndan başka Kalecik'te, kagir yapılardan olan ve "eski" olarak nitelendirilen, hemen hepsi de XIX.yy. sonu, XX.yy. başlarına tarihlenebilecek, inşa       tarzı ve plan açısından da birbirinin benzeri olan diğer bazı "ev"ler ise kısaca şunlardır:  

Kemiksizlerin Ali Rıza (Gemalmaz) Efendi'nin Konağı; Memonun Lütfü'nün Evi olarak da tanınan yapı, Ahiler Mahallesi'nde, Yukarı Çarşı'daki Eski Hamam'a yüz metre uzaklıkta, dar bir sokağın köşesindedir. İki katlı ve balkonludur. Taş basamaklı ve iki taş sütunlu bir girişiyle dikkati çeker. Üçgen kapı alınlıklı ve ahşap süslemelidir.   Fethi Gemalmaz'ın Evi; Cuma Mahallesi'nde, Çarşı Hamamı'na ve Çarşı (Büyük) Camii'ye yaklaşık yüz metre uzaklıktadır.Doğuya bakan cephesinde kıvrımlı iki ahşap bindirmelik üzerinde duran, ahşap balkonu vardır.

Şükrü Köse'nin (Mehmet Köse'nin) Konağı; Şehir gelişimine göre yeni bir yerleşim olan H.C.Aslangil Mahallesi'nde,Ankara-Çankırı istikametine giden yolun hemen solundadır. İki katlıdır. Basit, sade bir balkonu olan yapı, kerpiç ve ağaç hatıllıdır. Bu ev, Atatürk'ün Şapka İnkılabı sırasında, Kastamonu'ya giderken uğradığı Kalecik'te, bir müddet dinlendiği ve önünde ilk defa Şapkayı halka gösterdiği ev olarak da tanınır.  

Kağnı pazarı'ndaki Bina (H. Abdullah Aksoy'un Evi); Yeşilyurt Mahallesi, Kağnı pazarı Mevkii'nde ve Ankara Caddesi'nin Kalecik'e girerken sağındadır. Hemen 50 metre ilerisinde Keçidere Köprüsü vardır. Mimari tarzından, XX. yüzyıl başlarında yapılmış olduğu düşünülebilir. Alt katı moloz taş, üst katı tuğla ve ağaç hatıllıdır. Birbirine bitişik nizamla, aynı ölçülerdeki üç ev yan yana dizilmiştir.Caddeye bakan ön cephede yapılan simetrik bir düzenlemeyle; hem dış görünüş bakımından bir bütünlük sağlanmış ve hem de gösterişli hale getirilmiştir . Bugün binanın restore çalışmları Kalecik Belediye Başkanlığınca yapılmaktadır.  

Dünden Bu Güne Sivil Binalar Serinin 8. Haberi  

kalecik tarihî evleri, tarih kokan sehir, dunden bu gune tarigi evler, binalar

Yorumlar